Hoşgörü Ne Değildir? Psikolojik Bir Mercekten Analiz
İnsan Davranışlarını Çözümlemeye Çalışan Bir Psikoloğun Meraklı Girişi
Hoşgörü, toplumda genellikle “iyi bir değer” olarak kabul edilen bir kavramdır. Ancak, insanların davranışlarını inceleyen bir psikolog olarak, hoşgörünün yüzeyinin altında neler yattığını merak ederim. Gerçekten hoşgörülü müyüz, yoksa kendimize mi öyle söylüyoruz? Bu sorunun cevabını bulmaya çalışırken, hoşgörünün ne olmadığını anlamak, bize önemli ipuçları verebilir. İnsanların hoşgörüyü farklı şekillerde deneyimlemesi, aslında bunun psikolojik boyutunun ne kadar karmaşık olduğunu gösteriyor. Peki, hoşgörü yalnızca basit bir kabullenme mi, yoksa başka bir şey mi?
Bilişsel Psikoloji Perspektifinden Hoşgörü
Bilişsel psikoloji, insanların düşünme biçimlerini ve bu düşüncelerin davranışlarını nasıl şekillendirdiğini inceler. Hoşgörü, genellikle “herkesin farklılıklarını kabul etmek” olarak tanımlanır. Ancak, bu tanım üzerinde durduğumuzda şunu sorabiliriz: Gerçekten de farklılıkları kabul etmek, çoğu zaman içsel bir çaba gerektirir mi?
Bilişsel açıdan hoşgörü, daha çok kişisel inanç sistemlerimizle ilgilidir. Bir kişinin başka birini hoşgörüyle kabul etmesi, aslında o kişinin önceki inançlarını ne kadar esnetmeye hazır olduğuyla ilişkilidir. Yani, hoşgörüye dair pozitif bir düşünceyi oluşturmak, kişinin zihinsel yapısındaki kalıplaşmış düşünceleri kırmayı gerektirir. Bu nedenle, hoşgörü ne değildir? Hoşgörü, sadece düşünsel olarak kabul etmek değildir. Sadece “tamam” demek ya da dışarıdan bakıldığında kabul edici olmak, aslında gerçek bir hoşgörü değildir. Hoşgörü, düşüncelerin ötesinde bir çaba ve bilinçli bir değişim sürecini gerektirir.
Duygusal Psikoloji Perspektifinden Hoşgörü
Duygusal psikoloji, duyguların insanların davranışlarını nasıl etkilediğini araştırır. Hoşgörü, duygusal bir süreç olarak da kendini gösterir. Ancak çoğu zaman, insanlar duygusal tepkilerinin farkında bile olmayabilirler. Bu da hoşgörünün ne olmadığını gösteren bir başka noktadır: Hoşgörü, sadece duygusal bir rahatlıkla ilgili değildir. İnsanlar bazen sadece “hoşgörü” olarak adlandırdıkları şeyin, bastırılmış bir öfke ya da içsel çatışma ile örtüldüğünü fark etmezler.
Bir örnek üzerinden düşünelim: Bir kişi, uzun süreli bir arkadaşının farklı bir yaşam tarzına sahip olmasını “hoşgörülü” bir şekilde kabul ediyor olabilir. Ancak, bu kabulün ardında, aslında o kişinin yaşam tarzı hakkında hissettiği rahatsızlık veya içsel yargılar da olabilir. Gerçekten hoşgörülü olmak, sadece dışarıdan görünen bir kabullenme ile sınırlı kalmaz; kişinin içsel dünyasında da bir denge ve duygusal rahatlık gerektirir.
Bununla birlikte, hoşgörünün duygusal boyutunda sıkça karşılaşılan bir başka yanılgı, “hoşgörü gösterdiğini sanmak” ile “gerçekten hoşgörü göstermek” arasındaki farktır. Hoşgörü, duygusal yargıların ve önyargıların ötesine geçmeyi gerektirir. Gerçek hoşgörü, sadece bir gruptan veya kişiden hoşlanmamak yerine, tüm bu olumsuz duygusal tepkilerin etkilerini kontrol edebilmekle ilgilidir.
Sosyal Psikoloji Perspektifinden Hoşgörü
Sosyal psikoloji, insanların sosyal çevreleriyle nasıl etkileşime girdiğini ve bu etkileşimlerin nasıl toplumsal davranışları şekillendirdiğini inceler. Hoşgörü, sosyal çevremizdeki bireylerle olan ilişkilerimizde sıklıkla karşımıza çıkar. Ancak, burada dikkat edilmesi gereken önemli bir konu vardır: Hoşgörü, çoğu zaman toplumsal normlar ve grup kimlikleriyle şekillenir. İnsanlar, toplumsal baskılar altında hoşgörü göstermek zorunda kalabilirler. Peki, bu gerçekten hoşgörü müdür?
Bir kişinin, başka bir kişinin inançlarına, kültürüne veya yaşam biçimine hoşgörü göstermesi, toplumsal normlar gereği yapılmış bir davranış olabilir. Ancak, bu davranışın gerçek bir hoşgörü olup olmadığı, içsel bir istekle yapılmasına bağlıdır. Yani, toplumsal baskılar altında yapılan hoşgörü, aslında hoşgörünün zıttıdır. Hoşgörü, sadece sosyal baskılar veya sosyal kabul edilme isteğiyle gösterilen bir tavır değildir.
Sosyal psikolojinin gösterdiği gibi, hoşgörü, toplumsal aidiyet, kimlik ve grup dinamiklerinden bağımsız düşünülemez. Gerçek bir hoşgörü, sosyal çevrenin ve grup kimliğinin etkilerini aşabilen, bireyin içsel bir anlayışa dayalı bir davranış biçimidir. Hoşgörü, ancak bireyler bu baskılardan özgürleşip, kendi inançları doğrultusunda içtenlikle kabul ettiklerinde anlam kazanır.
Sonuç: Hoşgörü Ne Değildir?
Hoşgörü, bilişsel, duygusal ve sosyal psikolojik düzeylerde farklı şekillerde ortaya çıkar. Gerçek hoşgörü, yalnızca dışarıya yansıyan bir tavır değil, aynı zamanda içsel bir değişim, bir düşünce ve duygu dönüşümüdür. Hoşgörü, sadece “tamam” demek ya da toplumsal normlara uymak değildir. Hoşgörü, gerçek bir anlayış ve içsel rahatlık gerektirir. Duygusal önyargılar ve toplumsal baskılarla şekillendirilen bir hoşgörü, aslında hoşgörünün tam tersi olabilir.
Kendi içsel deneyimlerinizi sorgulamak ve hoşgörüyü sadece yüzeysel bir davranış değil, derin bir içsel süreç olarak ele almak, belki de daha sağlıklı toplumsal etkileşimler kurmanın ilk adımı olacaktır. Peki, sizce hoşgörü yalnızca bir toplumun talepleriyle mi şekillenir, yoksa bireyin kendini aşma çabasıyla mı? Gerçek hoşgörüyü, kendi içsel dünyanızda nasıl tanımlarsınız?
Etiketler: Hoşgörü, Psikoloji, Bilişsel Psikoloji, Duygusal Psikoloji, Sosyal Psikoloji, İçsel Değişim, Toplumsal Baskılar, İnsani Davranışlar